A. Melih Yavaş

İstanbul 1975 Emirgan,

Her ne kadar Emirganda doğsam da çocukluğumdan 24 yaşına kadar Ataköy’de oturdum. 1988 yazında Ataköy 9. Kısımda altlarında ufak tekerlekli komple krom bisikletlerle flatland yapan ve daha sonra yakın arkadaşlarım olan Enver, Sinan, Cenk, Ediz ve birkaç başka BMX çiyi görünce kafam sürekli bir BMX sahibi olmakla meşgul hale geldi. Ben nasıl bisiklet alacağımı düşünürken abim benden hızlı davranıp bir bisiklet toplayıverdi. Santosa marka olan bu bisikletin ömrü maalesef 2 ay kadar oldu. Sağlam bir çatalı olmasına rağmen titanyum kadro bizim Miami Hopper lara dayanamayıp 3 yerinden birden kırıldı. Bisikletin parçalanması abimi demotive, beni ise bu işi daha iyi bir bisikletle sürdürme konusunda motive etti. Kendime Eminönündeki bir bisikletçiden sağlam görünen bir Vivi bisiklet alıp üzerindeki görece kötü parçaları elimdeki idare eder parçalarla birleştirip ilk bisikletime sahip oldum. Bu arada boğazı matkapla delip ön frenin dolanma derdinden kurtulmasını sağladığımız hatırlıyorum.

1989 yazında Vivi de kırılınca Cenk bana bir Mongoose kadro buldu, yazın 2 hafta İngiltere’ye giderek 4-5 tane daha parça alınca benden mutlusu yoktu. O Mongoose bisiklet ile saatlerce flatland çalıştığımı hatırlıyorum. Cumartesi-pazar sabahtan akşama kadar boş bir alanda tek başıma saatlerce flatland çalışıp grupta her kim ne yapıyorsa daha iyisini yapmaya uğraşırdım. Hiçbir şeyin emeksiz başarılamayacağını belkide ilk bu Mongoose ile öğrendim.

Dediğim gibi bu Mongoose ile çok mutlu vaziyetteydim, taa ki Ediz in GT Pro Freestyle Tour u 1990 da gelene kadar. J Bisikleti görünce bir süre nutkum tutuldu, hayatımda bu kadar güzel hatlara sahip bir bisiklet hiç görmemiştim. 1991 yılına ABD den posta yoluyla bende bir GT getirince ilk komple bisikletime sahip oldum. Bisiklet gümrükten çekilmiş ve eve gelmişti. Tüm ekip bizde toplanıp büyük bir coşku ile aleti topladık. Sanırım Türkiye ye ABD den gelen ilk komple bisiklet BMX buydu ve o günkü şartlarda sadece ele geçen birkaç BMX dergisinde gördüğümüz o müthiş aletlerden birini benim olması tarif edilemez bir duyguydu. Dile kolay tam 12 ay para biriktirmiş, neredeyse gazoz bile içmemiştim. Edizin ve benim GT min Türkiye ye gelişinde sonra çevredeki herkes ABD den bisiklet ve parça getirmeye başladı.

90 larda İstanbul da sanırım 30-35 kadar BMX sürücüsü vardı ve tümü irtibat halinde idi. Kadıköy, Adalar ve Ataköy merkezli olarak 3 grup halinde sporla uğraşmaktaydık. Kendi aramızda çok hoş bir rekabetimiz vardı. Birkaç ayda bir toplanır diğerlerinin ne kadar ilerlediğini, bisikletlerin üzerinde ne değişiklikler yapıldığını inceler, mümkünse kablo fren pabucu vs. gibi Türkiye’de hiç satılmayan sarf malzeme alışverişi yapardık. Bu işle uğraşan ucundan kenarından BMX e bulaşan herkesin kişisel gelişimine büyük katkılar sağlayan çok güzel zamanlardı. Aramızdaki sosyokültürel ve ekonomik farklılıkların çok yakın arkadaş olmamıza engel olmadığı, tek derdimizin daha iyi sürmek ama sadece daha iyi olmak olduğu müthiş seneler hediye etti bu spor bana.

Üniversite ile beraber spora çok daha az vakit ayırabilmeme rağmen, hiçbir zaman spordan kopmuş hissetmedim. 1995 ten beri azalan bir tempoda BMX e biniyorum. Bu süreçte 3 adet GT, 2 adet Haro, ve çeşitli Haro ve GT karoları farklı komponentlerle toplayarak 7 farklı BMX im oldu, ancak benim için herzaman en özel BMX 1991 GT Pro Freestyle Tour olarak kaldı. Şükür ki bu sene yurtdışında temiz bir tane bulup o zaman büyük bir hata ile satmış olduğum bisikletimin aşağı yukarı aynısına tekrar sahip oldum, üstelik o zaman çok heves edip alamadığım bir GT blok boğaz ile birlikte J.

2016 yılı itibariyle Ediz ve Akman ile beraber BMXtr web sitesi ve diğer 5 arkadaşımla beraber Türk BMX Sporları Derneğinin kuruluşunda görev aldım. Bu işi bu günden sonra farklı disiplinlerde geliştirmek isteyen gençlere ön ayak olacak bu iki kuruluşun gelişmesi için gönüllü olarak çalışmaktayım...